“Mucize Besinler” gerçekten mucize midir?
Sabah aç karnına içilen sirkeli sulardan kahveye katılan hindistan cevizi yağlarına, chia tohumundan kemik suyuna yapılan çorbalar gibi tükettiğiniz zaman sizi çok daha zinde, kuvvetli, fit veya güçlü bir bağışıklığa sahip olacağınızı iddia eden “mucize besin” veya “süper besin” denilen besinler ile sıklıkla karşılaşmaktayız artık. Ya karşı komşumuz ya yeni kilo vermiş bir akrabamız veya hiç tanımadığımız bir sosyal medya fenomeni bu besinlerden herhangi birinin etkilerini her an anlatabilmektedir bizlere 🙂 Maalesef günümüz dünyasında özellikle medya ve sosyal medya aracılığıyla artan bilgi kirliliğine bir de mucize besinler ve bu besinlerin sözde etkileri eklenmiştir.
Peki nedir bu mucize besinler?
Öncelikle mucize besinler/ süper besinler, fonksiyonel besinler ile karıştırılmamalıdır. Fonksiyonel besin kavramı ilk olarak 1980’li yıllarda Japonya’da günlük besinlerden farklı olarak faydalı fizyolojik etkilere sahip olması ve/ veya hastalık riskini azaltabilmesi için belirli besin ögelerinin çıkarılması veya eklenmesi ile elde edilmektedir (1).
Ancak mucize besinler (süper besinler) terimi daha yakın zamanda ortaya çıkmıştır. Bu besinler belirli sağlık yararları olan besinler olarak tanıtılmakla beraber esas olarak genellikle bir pazarlama aracı olarak kullanılmaktadır ve genel kabul görmüş bir tanımı da bulunmamaktadır. Mucize besinlerin birçoğunun tip II diyabete, kardiyovasküler hastalıklara karşı koruma dahil olmak üzere çeşitli sağlık yararlarına sahip olduğu iddia edilmesiyle birlikte genellikle bu iddiaları destekleyen güçlü bilimsel kanıtlar (özellikle de kontrollü insan katılımcıların olduğu çalışmalar) bulunmamaktadır (2).
Mucize besinlerin etkinlikleri hakkında yapılmış çalışmalara hızlı bir bakış atacak olursak,
2014 yılında sirkeli suyun metabolizmaya olan etkisi üzerine geniş çaplı bir derleme çalışması yapılmıştır. Bu çalışmanın sonucu bize sirkeli suyun sağlık üzerine bazı olumlu etkilerini göstermiş olsa da yapılmış çalışmaların insan katılımcılar üzerinde yapılmaması ve kısa soluklu olması bu çalışmaların güvenirliliklerini azalttığı düşünülmektedir (3).
Öte yandan birtakım çalışmalar hindistan cevizi yağının tokluk hissini artırdığını göstermektedir ve bileşimindeki faydalı yağ asit örüntüsünden dolayı kilo vermeye kolaylık sağlayabileceği düşünmektedir ancak doğrudan yağ yakımına pozitif etki ettiğine dair yapılmış çok az çalışma bulunmaktadır ve unutulmamalıdır ki hindistan cevizi yağı da bir yağ türüdür bu sebeple kalori içeriği de yüksek bir besindir (4).
Bir diğer sık duyduğumuz besin ve etkisi ise kemik suyunun özellikle kırıklar için iyi geldiğidir ancak şu anki bilgilerimiz kemiğin ev ortamındaki (uygulanan sıcaklık, basınç durumu) kaynatılma esnasında bileşenlerinin büyük bir kısmının pişme suyuna geçmediği dolayısıyla besleyici değerinin olmadığını söylemektedir (5).
Ayrıca yaban mersini, kızılcık, gojibery, sarımsak, zencefil, chia, keten tohumu, kinoa, kakao, maça, kenevir tohumu ve arı poleni gibi bizim ülkemizde de son yıllarda popüler olan pek çok süper besinin insanlarda metabolik sendrom risk faktörleri (bel çevresi, kan basıncı, TG, HDL kolesterol, glukoz) üzerine olan etkilerini derleyen 2018 yılına yapılmış bir çalışmanın sonuçlarına göre ise: bu besinlerden bazılarının sağlık için pozitif etkilerini göstermektedir ancak bu etkiler yeterli oranda tutarlı bulunmamıştır. Çünkü çalışmaların tüketilen besinin tüketilme süresi, dozu gibi farklılıklardan da etkilendiği raporlanmıştır. Bu gibi tutarsızlıkları gidermek için de daha iyi kontrollü randomize çalışmalara ihtiyaç vardır. Ancak çalışma ekibi yalnızca metabolik sendrom parametrelerini değerlendirdiklerini bunlar dışında bu besinlerin potansiyel sağlık yararları olabileceği notunu da düşmüştür (2).
Evet bizler, kişinin besine erişmesi, tüketmesi ve sindirmesi ile ilgili problemi yoksa eğer sağlık için her zaman besinin kendisini önermekteyizdir. Ancak bu önerinin yalnızca tek bir besin için olmadığı vurgusu önemlidir. Optimal sağlık için önerilen: kişiye özgü (yaşına, cinsiyetine, yaptığı işe, vücut kompozisyonuna, hastalık durumuna vs.) “yeterli ve dengeli” beslenmektir yani tüketilen besinin miktarı kadar çeşitliliği de bizim için bir o kadar önemlidir (6). Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de yetişkin bireylerde hastalık risklerinin önüne geçebilmek için günlük diyetin 5 porsiyon sebze- meyve içermesine dikkat çekerken yağ tüketim miktarının günlük enerjinin %30’unu geçmemesine ve günlük tuz ve şeker tüketim miktarının sınırlı olmasına (sırasıyla günlük 5 gram ve enerjinin %10’unu geçmemesi) özen gösterilmesi vurgusunu yapmaktadır. (7).
Özetle, mucize besinlerin sağlık üzerine olumlu etkilerini gösteren güçlü kanıtlar bulunmamaktadır ve bu alanda yapılan çalışmaların güvenirliliğine dair (insan çalışmalarının eksikliği, ürün dozu, kullanım süresi vs.) kuşkular bulunmaktadır. Bu sebeple tek bir besinin vücudunuzda mucizevi etkiler yaratmayacağını, sağlık için esas olanın beslenme örüntüsünün kendisi olduğunu unutmamakta fayda vardır.
Kaynaklar:
(1) S. Arai, Global view on functional foods: Asian perspectives, Br. J. Nutr., 2002, 88(Suppl 2), S139–S143.
(2) Van den Driessche, J. J., Plat, J., & Mensink, R. P. (2018). Effects of superfoods on risk factors of metabolic syndrome: a systematic review of human intervention trials. Food & Function, 9(4), 1944–1966.
(3) Petsiou, E. I., Mitrou, P. I., Raptis, S. A., & Dimitriadis, G. D. (2014). Effect and mechanisms of action of vinegar on glucose metabolism, lipid profile, and body weight. Nutrition Reviews, 72(10), 651–661.doi:10.1111/nure.12125
(4) healthline.com (2019, November 25) Can Coconut Oil Help You Lose Weight?
(5) Gıda, su ve beslenme konusunda sık sorulan sorular (I) (2012, Ankara)
(6) Türkiye Beslenme Rehberi (2015)
(7) https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/healthy-diet