Gezegen Diyeti
Şu an dünyada 2.5 milyardan fazla insanın en az bir yetersiz beslenme biçiminde mustarip olduğunu biliyoruz. Yaklaşık 800 milyon insan yetersiz besleniyor, yaklaşık 2 milyar yetişkin fazla kilolu veya obez, 2 milyardan fazla insan mikro besin ögesi yetersizliğinden mustarip.
Düşük kaliteli diyetler, hem besleyici gıdaların yetersiz tüketimi hem de zararlı gıdaların aşırı tüketimi nedeniyle artık dünyada önde gelen morbidite ve mortalite nedenidir.
Günümüz dünyasında Batı Tarzı Beslenme modelini sürdürdüğümüz bir dönem yaşıyoruz.
Bu diyet şekli yüksek miktarda ilave şeker, sodyum, sağlıksız yağlar ve yüksek miktarda hayvansal kaynaklı besinleri içeriyor. Bu beslenme biçimiyle hem bedenimizi hem de gezegenimizi tüketiyoruz..
Peki gelecekteki 10 milyar kişiyi gezegen sınırları içinde sağlıklı bir diyetle besleyebilecek miyiz?
Cevap evet, ancak yeme alışkanlıklarını değiştirmeden, gıda üretimini iyileştirmeden ve gıda israfını azaltmadan bu imkansız olacak.
Yani tabaklarımızı doldururken hem kendi sağlığımızı hem de gezegenin sağlığını düşünmek zorundayız.
Bu sorunu çözmek için 2019 yılında EAT-Lancet, komisyonu biz ve gezegen için sağlıklı bir diyet önerisinde bulundu. The Lancet’e göre; 37 bilim insanının üzerinde çalıştığı Gezegen diyetinde, hayvansal kaynaklı besinler yerine meyveler, sebzeler, kuruyemişler ve baklagiller ön plana çıktı.
Gezegen Diyeti ile ise de
- 2050 yılında 10 milyar insanın beslenmesinin sağlanabileceği (Açlığa son verileceği)
- Sağlıksız beslenme modellerinin açtığı hastalıklar kaynaklı ölümlerin sayısını azalacağı
- Dünya kaynaklarının daha verimli ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasını sağlanacağı öngörülüyor.
Örneğin; 1 kg havuç üretmek için 133 litre, 1 kg domates üretmek için 184 litre suya ihtiyaç varken; 1 kg kırmızı et için 15.455 litre su harcanıyor. Aynı zamanda; Hayvansal besin üretimi; daha fazla sera gazı emisyonlarına, ormansızlaşmaya, türlerin yok olmasına, tatlı su kaynaklarının tükenmesine ve kirlenmesine de sebep olmakta.
Peki bu diyet nasıl yapılacak? Lancet komisyonu bu diyetin nasıl yapılacağını şöyle özetliyor:
• Kırmızı et ve şeker tüketimini % 50 oranında azaltmak. (Haftada maksimum 1 kere 100 gr kırmızı et, 200 gr beyaz et gibi)
• Tabağının en az yarısını meyve ve sebzelerden oluşturmak.
• Tercih ettiğimiz sebze ve meyveleri yerel ürünlerden tercih etmek. Yaşadığımız ülkede o besin yetişmiyorsa bulunduğumuz yere ulaşırken karbon ayak izinin artmasına sebep oluyor.
• Aldığımız meyveyi sebzeyi israf etmemek. Gereksiz yere kaynakları tüketmemek.
• Sürdürülebilir balıkçılığı önemsemek.
• Günde 50 gr yerli tohum tüketmek.
• Şeker tüketimini minimuma düşürmek.
• Kuru baklagilleri günde 75 gr kadar tüketmek.
• Günde 230 gr tam tahıl (pirinç, bulgur gibi) tüketmek.
Özetle beslenme alışkanlıklarımızda yapacağımız küçük değişiklikler hem kendi hem de dünyamızın sağlığı için faydalı olacak gibi gözüküyor 🙂